GURBETİM / Dilara DEVECİ

    Sibel Kök’e










Ben duydukça ismini
Yıldızlı geceleri düşlerdim 
Sen ise mânâ hakkını verir gibi
En yağmurlu günlerde 
Sokaklarda can leyla 

Ellerin umut,
ellerin buğday başağı,
Gülüşünde açılır nergis yaprakları.
Senin sesinde bahar
hem de isyan 
hem âleme ışıksın
hem de nisyan.

Geçen gün bir hasbihâlde
Bana sırlarını açtı leylaklar
“O bizi sever diye açarız bahçelerde,
onun bir bakışı bizi aklar.”

Duydum ki şenliğini katıp heybene,
hasreti bitirecekmişsin.
Bu İstanbul denen viraneye,
lütfundan pay düşürecekmişsin.
Bu avare kız çocuğunun,
gönlünü teselli edecekmişsin

Gel hadi 
Sen yere düşmemiş yağmur damlası
Ben kavruk ve çatlak gurbet toprağı
Geç kaldın
Hadi gel! 






***
BİR HAYALE İTHAFEN

Elbisesinin rengi zorla seçilecek derece bir ışık, lambalar sırayla patlıyor, onu görmeye canlı cansız kalp dayanmıyor. Yeşil etekleri oynadıkça sanki rüzgarda çınar yaprakları dans ediyor, topukları yolu şereflendiriyor, en sert taşlar bile ona yastık oluyor, hafif salıntısı uçmaya meylediyor gibi, saçının karası geceyi kıskandırıyor, gülüşü gecenin kutup yıldızı. 
Adı ne ola acep diyorum içimden. Tahmin etmek imkansız. Bütün kadın adları ona aitçesine dişi ve hiç bir adın manası onu karşılayamaz gibi güzel.

Onu böyle izlediğimin farkında değil gibi ama biliyor. Gönlümü söküp elinde tutabileceğini biliyor ama yürüyor sadece. 

Geçip gidiyor önümden.  Ben eski ben değilim artık. 

Dilara Deveci.

Niye yazdığımı bilmediğim bir buçuk yıldır kendime sakladığım bir yazı hocam. Gecenin bu saati niye onca zaman sonra bunu göndermek düştü içime onu da bilmiyorum. Takdirinize sunmuş bulundum Allah utandırmasın. Hayırlı geceler.



***
VAKİTSİZ

Resim: Mübin Çetin Dağhan

Geldi ve gözlerimden tuttu beni.
Her düşündüğümde erken dediğim,
Hiçbir nefesime denk düşüremediğim.

Bir ışık halka halka
Ellerimden ve başımdan geçerek
Bileklerim ve boğazımdan sardı
Sımsıkı,
Sımsıcak.
"Geldim işte unuttun mu beni?"

Hatırladım ve anlattım, 
Anlatıyorum inanmıyorlar.
O geldi ve işte gidiyorum. 

Batağımın çamuru eksiksiz üzerimde,
Daha kuruyamamıştı bile oysa.

Hak ettiğim ateş kırmızı,
Umudum 
Kırmızıyı bir kadehten tutmaktır.
Hoş çakalın. 


***
DERİNCE DERMECE


Geçenlerde şimdiki hayatıma kadar görmediğim güzellikte bir gül gördüm. Mezarlıkta bir mezardan bitmiş bir gül. Zaten en hayran kaldığım leylağı yine o mezarlıkta yine bir mezarda görmüştüm. Leylak benim en sevdiğim çiçektir.  Şimdi ben bunlara bir anlamlandırayım desem bir garip manalar bulurum. Olmadık manalar bulmak kolay çünkü ben gökyüzünü mor görüyorum. Çok canım sıkılıyor, çok canım sıkılıyor ne yapalım? Öyle bir şiir vardı ama hatırlamayayım onu zira hatırlayınca daha çok canım sıkılıyor. 

Burnuma leş kokusu doldu az evvel. Belki leş kokusu değildir ama babam öyle söylemişti yıllar önce uzun bir yolculuk yaparken. Şimdi biri bulsa kanıtlarıyla bu başka bir şeyin kokusu diye çok üzülürüm çünkü babam öyle söylemedi bana. Yıllar önce sadece bir köye gidince hissettiğim çok hoş bir koku vardı. Bana sorsan yemek kokusuydu hep bekledim buram buram kokan bir köy yemeği konsun önümüze ki koku ne zaman tandırlara yaklaşsak o zaman gelirdi burnuma. Sonra nasıl olduysa bir gaz kaçağı kokusu olduğunu öğrendim. Hala inanasım gelmez,içim burkulur. Bu arada inşallah leş kokusu başka bir şey çıkmaz. Bundan gerçekten çok korkuyorum. 

Yol çekiyorum yine. Evet çekiyorum çünkü ben uzun yol sevmem. Dışarıya bakıp uzunca dağları tepeleri seyretmek elbet ki güzel ama ben muhabbet sever bir insanım. Yolda herkes kendi işine bakıyor aman kimseye dokunma rahatsız etme lafı düstur oluyor. Gerçi bana hep insanları rahatsız etme diyorlar. İşin komiği ben hep sevdiğimi hissettirdiğimi, onları mutlu ettiğimi sanarken söylüyorlar. Ellerim saatlerce demir sıkmaktan perişan olmuşken bunu hissedemeyip düşünceler içinde salıncakta sallanmam normal bence. İnsanlar bana düşünecek çok şey veriyorlar. İnsanlar bir şeyler yapmasa ne olur kuşlar var. Birde Kız Kulesi ne hüzün oldu bana. Geçer mi ya ? Geçer inşallah. 

Yol uzun yollar uzun. Niye böyle uzun bu yollar? Düş uzun düşünceler uzun. Gidiyorum gündüz gece. Allah selamet vere. 

***
LEYLA'YA İSYAN















Bazı geceler hiç tahammülüm kalmıyor
Bağırmak, kendimi sokaklara atmak istiyorum
Bir ağacın tepesine çıkıp,
Yanıma da bir kedi alıp,
Ağlamak istiyorum.
Elimdeki tek saç telime ağıt yakmak istiyorum
Çok ayıp bir şey söyleyeyim mi ?
Tüm sancılarıma okkalı küfürler etmek istiyorum
Bir kadına ait yüzüme bakıp bakıp iç geçiriyorum
Ben acı çekerken bile zarifleşemiyorum

Hayalimde koca bir tokmak, tüm kapıları kırıyorum.
Yolların başını elimde büklüm büklüm burup,
Koca bir şehri ayaklarımın dibine çekiyorum.
Yüzüme vuran soğuk havaya aldırmayıp,
Sıcacık yatağının başına eğiliyorum

Geldim biliyorum cesaretim takdire şayan değil
Ama bak geldim ne önemi var kim olduğumun
Ne olmuş adımı Leyla koymuşlarsa benim.
Ne olmuş uzatmışlarsa zülüflerimi yıllarca.
"Bak benim saçlarımda uzun"
Ne olmuş yanağımın çukuruna mezar demişlerse.
"Ben onu senin baharının çiçeği bildim"
Varsınlar ok desinler kirpiklerime ne çıkar!
"Bırak gölge edeyim güzel yüzüne"

Perde açmam yasakken dışarıya çıkarak
Şimdi günah işliyorum kapında durarak
Tamam Leyla desin onlar aldırmıyorum
Sen tut elimi adımı İsyan bilerek.


***
DURAK




Bütün itirazlarım sana kadar bilirdin
Bildim dedin peki doğru mu?
Sen dur, ben yalan söyledim
Seni orda yel üşütse
Pişmanlıktan ciğerimi sökerdim
Evet yalancının biriyim
Yalanına dahilim.

Ben uçan kuş
Kendine derdin kafes
Oysa sen gök,
Sen nefes
Benden değil
Bildiğinden de etmedin mi esef

Dediler ki kaderdir
Senin bu halin sana hem kader
Hem lütuf
Hem kederdir
Söyle inat edebilir misin kadere?
Ağır mı yoksa görmez misin lütfu?
Razı mıdır o taş, o bina kedere?

Yalnız karanlıkta değil
Aydınlıkta da görünmüyorsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder