MEKTUP / Mehlika Rana ARIKMERT

Ey Sevgili;


Seni anlatırken kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir andayım. Seninle dolup taşan bu kalpten selam olsun sana. Senin ümmetin olma şerefine nail olduğumuz için Rabbime ne kadar şükretsem azdır. Adının geçtiği her yer, her an, her saniye huzur verir bu virane kalbe. Bu sonu olmayan âlemde görülmemiştir senden güzeli.

Ne mutlu ki seni görene seninle iki çift kelem edene…

Ey Allahın Resulü biz seni görmeden sevdik, duymadan inandık. Küfrün alıp başını gittiği bu dönemde ne mutlu senin ümmetin olma şerefine erebilene. Gökteki kuştan yerdeki böceğe hepsi yarış içindeydi kâinatın efendisini görebilmek için. Ağızdan dökülen her kelime hakikat, baştan aşağı zarafet olan sensin ey Allah'ın Resulü. Şimdi sussam konuşur aşkınla bu gönül, Hüsranın alevlendiği âleme ışık tutan Nur. Şiirler yazıldı senin aşkına, fakat yinede anlatmaya yetersiz kaldı kelimeler; çünkü şiirde, şiirden güzeli olanı anlatmak zor.

Ya Rasulallah vurgunuz sana, aşkına. Fakat yine eksiğiz belki yerine getiremiyoruz görevlerimizi. Yeteri kadar anamıyoruz belki her vakit; ama aşkın hep içimizde. Suya hasret ceylan gibi, yağmura hasret çöl gibi; hatta daha fazla hasretiz sana. Tüm Dünya bir araya gelse anlatamaz seni dolduramaz yerini.

Ahlakların en güzeli, senin içindir kâinat, rabbimin yarattığı namütenahi evren, gökteki yıldızdan, yerdeki kum tanelerine kadar hepsi senin için. Bu koca diyarda yalnızdır seni tanımayan, anmayan insan yoksuldur, kimsesizdir. Müslümanların tek önderi, insanların en yükseği senin ümmetliğine layık olabilmek için, her zaman adını anmak içindir çabam. Bu gönlüm senin içindir.

Selam olsun sana ey Nebi!

Selam olsun sana ey Rasul!

Selam olsun sana ey Sevgili!

Selam olsun sana ey levlake sırrının mazharı selam olsun.

                                                                                        
***
TUTSAK RUHUM














Fevri hareketleri vardır ruhumun
Kimi zaman raks eder
Kimi zaman müebbed kuyularda bulurum onu
Yalvarıp yakarsam da başına buyruk
İki çift kelam etmek isterim
Belki söz dinler diye ama nafile


Şimdi salıyorum onu size kuşlar
Bir lahza olsun ayırmayın gözünüzü
Bileklerinden tutun sıkıca
Gösterin Dünya kaç bucak
Tuttukça kaçmak isteyecek.
Lakin görsün kendindeki azabın mihnet olmadığını.
Başka nefeslerdeki ıstıraplarla cihanın kül olacağını
Öğrensin.
Gerekirse kıvransın, kıvransın ve sussun.
                                                                                             

***

BİR KÜÇÜK ESMER KIZ











Bir küçük Esma'yı gördüm bugün
Arşı Cihanı umutlandıracak gülüşü aradım yüzünde
Her yeri aynı
Kepenkleri indirmiş mutluluğa
Bir dünya sorumluluk üstünde
Gül, eğlen, sevin çocuk
Çünkü zalimler seni böyle görmeyi hak etmiyor
Sen gül ki şehit babanı öldüremediklerini bilsinler
Sen her güldüğünde baştan aşağı titresinler
Senin kim olduğunu bilsinler
Senin yetim olduğunu bilsinler


***
YOLCULUK















Yavaş yavaş
Ağır ağır
Gidilen bir yolda
Varlığa susamış bir varlık

Gözlerinde kan
Yüzünde hicran dolu

Batıda bir güneş
Batarken ufuktan
Kafdağı’na ulaşmak ister
Her zümrüd-ü anka gibi

Yüzünde damar çizgileri
Vücudunda yara izleri
Bu yolculukta pişmiştir edebi.
                                               

***
SIZI










Bak şu çevrene
Baktığını değil gördüğünü söyle
Vicdanı olmayan taştan kalıpları
Kulak ver etrafına
Uzaktaki sessiz çığlıklara
Bir kez olsun hissettin mi?
Gördüğünde dayanamayacağın acı içinde bedenleri
Hiç içine çektin mi çaresizlik kokan havayı
Sen ki sıcak yuvanda oturan insan evladı
Bütün bunlara kayıtsız kalan bir kulsun

Acılı bir annenin sessiz çığlığı
Dayanılmaz acı içinde kıvranışı;
ona sessiz kalan bizler mi yaşıyor
şimdi bu dünyada?
Hissizlik bir hastalık olmuş
Merhamet yok
Yetmezken kelimeler anlatmaya
Boğazımda bir düğüm
Bir sızı kalbimde
Hissizlere mi üzgünüm
Umutsuzlara mı?

Yine bir haber çıktı
Öncekinden farkı yok
Yine bir sızı girdi
Kimsenin haberi yok




***

HUZUR


















Ay ışığı vurdu gecenin karanlığına
Boş, 
      Sessiz, 
              loş sokaklara
Orada unutmuşum kendimi
Işığın vurduğu sokak gibi aklım
Kayboluyorum aklımın içinde
Daldıkça derinleşen denize
Bulmak, 
            Yaşamak 
                          Anlamak istiyorum
Benle büyüyen hislerin her birini
Çekip çıkarıp kurtarmak istiyorum
Denizde boğulan fikrimi



***
HUZUR














Var mıdır senden güzel yar
Yaptığımız her şey bize kar zarar
Her gönül ister senden yana olsun firar
Buluştuğu yerdir gönüllerin ebedi diyar

Senden başka gelmesin aklıma fikir
Dolanmasın dilimde adın olmayan zikir
Olmazsan gelir bu dünya bana zehir
Benim içim sen olmayınca hiçtir

Bulur ruhum sen olunca içimde huzur
Yoktur sende tek bir kusur
Değince ruhuma dilim değil gönlüm konuşur
Sakın gitme hep içimde dur



***
DÜŞÜNCE DENİZİ











Düşünce denizimdeki fikir
Hep ayrı bir şey der

Ya bir sus ya bir konuş
Aslında kızgınım bu günüme

Ne farkı var bir öncekine
Hep suskun hep suskun

Etkisi yoktur bir ben
Ve bir başka ben oldukça

Dünyada düşünce yoksunu
Konuşsam ne fark eder.

***
BİR HAİN












Zamane; bir hain
Kendini bilmezlerin diyarı
Cahillerin hissiyatı
Geçmişini unutan bu dönemde
Bir zalim
Benliğini kaybetmişlik
Acıtır şüheda dolu toprağı
Bin derin mana bulunan
Bu eşsiz vatanda
Yıpratır ölmeyen bedenleri
Güçlü bir zehir misali
Tanımlanan hain
Bilen yoktur bu cihanda
Zehrin şifasını
Kaybedilmiş bedenden başka
Ey Zamane!
Şimdi konuşturdun benliğini
Gösterdin hiçliğini
Bundan sonra sana git desem ne yazar
Bunca insan alışmışken varlığına


***
İÇİMİZDEKİ SESSİZLİK














Maraş ne kadar da sessiz
Tıpkı içimizdeki sessizlik gibi..

Oysa
      bilmiyoruz ki
                    bu diyarın
                                hangi gönüllerinde ne fırtınalar kopuyor

Lakin herkes yaşasaydı başka gönüllerdeki acıyı
Yaşanır mıydı bu dünyada?
İnsan başına gelince anlar acının bedendeki benzersiz tadını…


1 yorum:

  1. Çok güzel ve anlamlı bir şiirmiş..Yazanın ellerine sağlık.

    YanıtlaSil