KIRGINIM/Dila DOKUMACI












Kırgınım...
Dağlar, ovalar, bitmeyen yollar kadar
Bekleyen bir kalem kadar kırgın, dargın
Bir sessizlik içimdeki, yalnızlığa kırgınım
Sana yazamadığım şiirlere, mısralara kırgınım
Ağlayamam, gözyaşına kırgınım
Misal-i meczubum, akla kırgınım
Koklanmayı bekleme boynu bükük lale!
Sana bile kırgınım
Rengarenk bir kırgınlık benimkisi,
Siyaha rastlarım
Ok yemiş yaralı ceylan sana değil,
Avcıya değil
Ben oka kırgınım
Ey aşk!

Ben sana değil gönlüme kırgınım...

***


PERVANE İLE BİLGE MASALI

Bana öyle bakmayın
Ben bu akşamüstü ölmeyeceğim
Aslında ben hiçbir akşamüstü ölmeyeceğim
Çünkü bir sır var yerine ulaştırabileceğim
Yıllardır onu bekler dururum
Ben kanatları sır-ı ateşte yanmış bir pervaneyim
Bir bilge var ekmeğini paylaştığım suyunu içtiğim

Bir varmış, bir yokmuş.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde...
Bir sır yokmuş, bir bilge varmış.
Hiç sırsız bilge olur muymuş?
Hani bir varmış ya işte o bilgeymiş,
Hani bir yokmuş ya işte o da zamanmış.

Yok olan bir zaman içinde bir ülkede sırlı bir bilge yaşarmış. Derler ki her insanın elleri yaptığı iş kokarmış, sırlı bilgenin elleri ise hep dua kokarmış. Bilge bir dua eder, o dua kokan elleri taa arşa kadar uzarmış. Zaman zaman bir sıkıntı düşermiş sırlı bilgenin o ak pak tertemiz yüreğine. İşte o zaman anlarmış ki yaşadığı ülkenin bir yerinde birileri bir derde düşmüş. Böyle olunca ellerini kaldırır içine düşen sıkıntının yerini huzur alsın diye o derdi olanın da derdine; derdi, dermanı, bilgeyi, sırrı yaradan yardım etsin diye dua edermiş.

Yalnız değilmiş bilge.
Zümrüd-ü Anka kuşunu bile kıskandıracak güzellikte rengârenk bir pervane (kelebek) ile yaşarmış. Bu güzeller güzeli pervane can yoldaşı, sır yoldaşıymış bilgenin.

Bilge sırrını verip, duasını edip yüklermiş pervanenin sırtına; yüklermiş ki; gitsin bu dua taşıyıcısı derdi olanı bulsun sırrını duasını teslim etsin.

Dua taşıyıcı pervane yüklenmiş bir gün sırlı bilgenin duasını ve çıkmış yola. Az mı gitmiş, hiç mi gitmiş, gittiyse de nasıl gitmiş bilmiyormuş pervane. Yolun sonunda rastlamış salkım söğüdün altında küçük bir kıza. Uçmuş konmuş omuzuna o dua, o sır onun sanmış.

Fısıldamış küçük kızın kulağına... Bilgenin sırrı sır olmuş, pervanenin taşıdığı dua sır olmuş, küçük kız kaybolmuş...    




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder